Tahakkümün Bütün Tarzları

Adorno, tarihi, rasyonun kendi tanımladığı her şey üzerinde rasyonel hakimiyetin tarihi olarak görür. Kendinden farklı olan üzerinde (doğa, duygular vd.), insan ve benim “rasyonelimi” paylaşmayan tüm insanlar üzerinde hakimiyet.

“Sınıf savaşı, hâkim rasyonelin diğer belirtiler gibi bir belirtisidir.”

Tahakkümün bütün tarzları


“Sınıf savaşı, hâkim rasyonelin diğer belirtiler gibi bir belirtisidir.”

Kabullerin Sorgulanmayışı

İdeoloji tartışmasını yukarıdaki yazıda ve birçok sol düşünürde gördüğümüz bir takım temel kabuller sakatlar. İdeolojinin, bir anlamda insanın tasavvur ve tahayyül dünyasının, toplumsalın kurucu ögesi olduğunun anlaşılmasını ve kabulünü engeller. Nedir bunlar? Felsefi ve bilimsel olarak temellendirilmiş kabuller olarak değerlendirilen kabullerdir öncelikle ve bu nedenle de tartışılmaz gerçekler gibi değerlendirilirler. Öncelikle madde- bilinç ikiliğidir. Bilimsel olarak (!) baktığımızda tabi ki ilki birincil diğeri ona tabi olarak kabul edilir. Gerçek ve Hakikat ikiliğidir, altyapı- üstyapı ikiliğidir, düşünce- duygu ikiliğidir, çoğaltabilir. Bu yazıyı da derinleştirmek gerekir tabi. Temel sorun bu ikili düşünme tarzında yatar ve öncelik sonralık sıralamalarında. Tarihi bir nedenselliğin akışı, gerçekleşme hali olarak ele aldığımızda tabi ki düşünceyi ikincil almak zorundayız. Düşünce ya da tasavvur ya da ideoloji nasıl toplumsalın kurucu ögesi olabilir ki, maddi koşullar dururken. Nedir maddi koşullar? Anales Tarihçilerinin bir örneği vardır: Bir nehir bir kavim için yollarına engel olarak alınırken, diğer bir kavim için daha hızlı gidecekleri bir yol olarak ele alınabilir. Maddi koşul ama iki ayrı yaşam…


İdeoloji insanlar arasındaki ilişkinin tasavvur ve gerçekleşme alanıdır. Dünya üzerindeki varlıkları “mülk” olarak görmekle görmemek çok büyük bir fark yaratabilir ve toplumsal yaşamı çok değişik kurma faaliyetini ortaya çıkarır, bunu da belirleyen o meşhur, biraz da ne olduğu belirsiz “maddi koşullar” değildir. Ki insan zihninin ve ürünlerinin nasıl maddi dünyadan ayrı ele alınabileceği de bu tartışmanın içindedir. Tahakkümü ve hiyerarşiyi meşru gören ve görmeyen iki ayrı toplumsal tahayyül iki ayrı maddi dünya yaratır. Ki bugün tahakkümcü zihniyetin, ideolojinin dünyanın maddi koşullarını nasıl altüst edebildiğini, mevsimleri, atmosferi bile değiştirebildiğini, nükleer enerji ile dünyayı bile yok edebileceğini bizzat yaşıyoruz. Sanırım bunlar 19. yüzyılda pek düşünülemedi, ya da düşünenler vardı ama “bilim” ve “sanayileşme” üzerine kurulmuş bir teori bunları göremezdi.

Bunları da beğenebilirsiniz
Read More

Gündelik Hayata Direnmek

Süreyya Karacabey “Direniş, sadece büyük politik karar anlarının eşlik edicisi değildir, direniş aslında bir formun dışına çıkmak için…
Read More

Anlam Görmeden Önce Gelir

Gerçekliği algılamak her zaman anlamlandırmadır. ‘’Gerçekliği algılamak her zaman anlamlandırmadır.’’ Kabullerimiz, algı düzeneklerimiz, görme biçimimiz gerçekliği, olguları ve…